Home Libra Antologjia e poezisë bashkëkohore Kosovare- Kosova Çağdaş Şiiri Antolojisi

Antologjia e poezisë bashkëkohore Kosovare- Kosova Çağdaş Şiiri Antolojisi

2957
0

Kosova Çağdaş Şiiri Antolojisi

Çeviren: Ermal Nurja
Redaktör: Selçuk Kayahan
IMZA Yayınevi – Prizren

Önsöz

Şairler hem güzelliğin nebileri, hem sanatın hengamenin ve ahenkliğin peygamberleridir.
Fahredin Shehu

İnsanoğlunun şiir yazmaktan yorulduğuna tarihin hiçbir döneminde rastlanmamıştır. Tarihin bütün dönemlerinde insanlığın bütün halkları ve kültürlerinden şiirin güçlü sesleri ortaya çıkmıştır. İnsan topluluklarının kendi varlıklarını yazı ile, hassaten şiirin dizeleri vasıtasıyla dile getirme ihtiyaçlarından dolayı bu ilham rezervuarının asla kurumayacağı anlaşılmaktadır.

Bu kitap aracılığıyla, kültürel değiş tokuşta bulunmak, birlikte yaşamak, karşılıklı daha iyi tanınmak, yazı ve sanat alanında birbirimizi tanımak uğruna Türk okuyucuların önüne Kosova şairlerinin şiirleriyle dolu bir çeşitlilik açılacaktır.

Benim dünya görüşüme göre, şairler arasında ayrım yapmak, şiirler arasında ayrım yapmak doğru değildir. Zira falan şairin her şiiri, içinde yetiştirildiği toplumun arka planı, eğitim düzeyi ve toplumsal konumundan hareketle sahip olduğu edebi yaratıcılık dürtüsünün yansımasıdır. Bu yüzden eserimizin hedefi, bu şairin ismi veya eserinin görkemini değil, Kosova şairlerinin çeşitliliği, özellikleri ve özgün taraflarının sunulmasıdır.

Aynı zamanda hem cinsiyet, hem de yaş noktasında dengeli olmayı daha uygun gördük. Aralarındaki yaş farklı, değişik kuşaklardan gelen, değişik inançlara ve dünya görüşlerine sahip erkek ve kadın şairlerin şiirleri vasıtasıyla, Türk okuyucuların az tanıdığı ya da hiç tanımadığı Kosova’nın çağdaş şiirinin müelliflerini gerçekten tanıtabilen bir eseri meydana getirmek istedik.

Şairlerin bu dönemde geçirmekte oldukları zorlulukları göz önünde bulundurarak, eserimiz aynı zamanda güzel şiir yazmak geleneğini canlı tutmak amacıyla yapılan bir çalışmadır.

Bu yüzden Kosova Devletinin Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığına, Kosova’nın Edebiyat Sanatını tanıtmak amacıyla projemize destek verdiği için teşekkürümüzü bir borç görüyoruz.

Fahredin Shehu
Ekim 2015
Priştine


Musa Bushrani

Musa Bushrani 1971 yılında Prizren’de doğdu. Orta ve lise öğrenimini Prizren’de tamamlandı. Üniversiteyi ise, Priştine’deki Filoloji fakültesindeki Arnavut Dili ve Edebiyatın bölümünde tamamlandı. Şu ana kadar iki tane eser yayınladı. Prizren’deki lisede öğretmen olarak çalışmaktadır.

Musa Bushrani was born in Prizren, in 1971. He finished primary and secondary school in his hometown, whilst the Faculty of Philology, Albanian Language and Literature department in Prishtina. To date he has published two books. He works as a teacher in a high school in Prizren.

Güzel kadına çirkin bir şiir

İyi olanı arabadan görebilirsin,
gözle takip edebilirsin,
Ona ancak Maşallah! diyebilirsin
Güzel olanı da aynı şekilde görebilirsin,
hatta görmeden önce, hissedersin onu
ancak arabadan değil, yukardaki bir balondan
Bir defasında
önümdeki
iyi,
güzel kadını,
ne gördüm, ne hissetim
İyiden daha iyi,
güzelden daha güzel,
Maşallah!

Masmavi renkli şeker

O gece bana bir tane şeker verdin
şekerle birlikte gecenin kendisini de verdin
şekeri yutmamak, ağzında tutmak, hoştur dedin
insan sonra ne güzel rüyalar görecek bunu dinleyince
Ben de şekeri ağzımda tuttum
bir de seni, bir de geceyi, tam bir üçüz
ben ise dördüncü kişi idim o gece,
dördüncüsü kalan fakir

O gece verdiğin şeker niye sarı boyalı idi
sen ise mavi boyalı şekeri kendin aldın
geceyi de yedik kesmeden
ağzımızda çiğneyerek şekerleri
Bana o gece niye bir şeker verdin,
yanında kendini de, geceyi de
niye bunu istiyordun
yoksa beni zehirlediğini
biliyor muydun?

Ne sarhoş – ne ayık

Kafanı yastığa yavaşça koy
(kafan için çok meraklıyım,
senin kafan gibi bir kafayı
yüzlerce gece beklemem gerek)
Sonra ayı gibi uyu
uyduğun zaman daha iyisin
gözlerin şiştiği vakit
etraftaki insanların gölgelerini tanımazsın her halde,
ne telefonun sesini duyarsın
sen akşam vaktinin kendisisin
uyduğun zaman, hem gün uyur, hem ne varsa
uyuyacak benim her şeyim aynı zamanda

Gözlerin açık kalmasın
gülümsemelerini çalacak biri
olmayacaktır,
bu şiddetli, yağmurlu
gecede

Kafanı al, benden koru onu
çünkü yürümeye başladığı andan
itibaren insan, iki elini
kafasını korumak için kullanacaktır.


Myrvete Osmani

Myrvete Osmani, Vushtrri’nin (Vulçitern) Smrekonica köyünde doğdu. Eğitimini köyünde ve Vushtrri şehrinde tamamlandı. Şiirle genç yaşından itibaren ilgilendi. 2012 yılında Ağacın Beş Dalı Gövdesini Çağırır adlı şiir antolojisinde şiirleri yer aldı. LNPSHA Pegasi tarafından ikinci sıra ödülüne layık görüldü. Açık Şerit (LNPSHA ”Pegasi”, Albania) adlı şiir antolojisinde de şiirleri bulunmakatadır. Bugüne kadar yayınladığı eserleri ise, Sonbaharın ağıtları (Rënkimet e vjeshtës, şiir kitabı, Tiranë 2012), Rüyanı uyandır! (Zgjoje ëndrrën, Priştine 2013), Yıldızların ruhu (Frymë yjesh, Priştine 2015).

***
* Su damlacıklarının sesleri ara sıra senin dar boğazında ağlıyorlar. Bir damla su boğazına takılıverir. Sen de ölürsün, oooh, sen bir kadınsın, dalgalar üstünde bir yaprak gibi dalgalanan kayıksın, ağaçların dolu oldukları zehirli meyveleri gibisin.
****
*** Yolun tozunu, havayı, ağaçları, nurlu güneşin çanının sağır edici sesinden kaçan yarasaların barındıkları, yaprakları gri ağaçlarda asılı halde uyuyakalan rüyaları ıslatıp yıkayacak kadar keşke yağmur yağsa diye düşündüm. Ben ve sen, benim ve dilencinin tenimiz altında titreyen kemiklerimizi sakladığımız köşede çadır kuruyoruz. İnce parmaklarımızı güveli iplikler olurcasına dişlerimizle ısırmaktayız, uuuffff ! O iplikleri yanlış koparttıktan sonra yeniden dilimizin ucuyla düğüm düğüm yaparız. Bütün bunları dilenci bir ekmek kırıntısı için, ben ise bir sevgi parçacığı için yapıyoruz. Yağan yağmur hem saçlarımdaki kuşların pisliklerini, hem de gözlerimizi yıkasın.
************************
*** Gece arabaların gürültüleri kesilmektedir. Rüyalara dalıp yukarıya çıkan uykulu gözlerimiz, deniz üstünde yüzen altın kayıklar olurlar. Nefesin ise, benim ağırlığımı taşımaktadır. Kendimi çiçek parkındaki güllerin çiyleri üstünde bir kelebek gibi hissederim.

**********************
Karnımız aç… *** Toprakta yürüyen karıncaların konvoyuna takıldılar. Karınları aç olan kargalar, karıncaların etini yerler. Gölgeler mezardan çıkartıldı. Gölgeler insanlar değildir, insanlar ise her gece ortasında uykudan kalkıp kendi dizlerini yiyen uzanmış gölgelerdir. Sonunda, karnı doymuş olurcasına ölüm onları da karnı boş vaziyette alacak.
************************
Yabancı el *** Kör insanlara gömlek diken, eski mahallenin terzisi beni yine anlamamıştır. Pazardan yeni bir kumaş ve avlumun karşısında asılı duran lamba için kibritler aradım. Nur bulutundan eğirtilmiş ipliklerden bir küçük kutu. Bütün bunlarla vücuduma uygun bir elbise dikeceğim. O tür elbise ile daha rahat, daha özgür olacağım elbette. Aaaahh. Ama eski mahallenin terzisi beni yine anlamadı. Bana bir deliye giydirdikleri uzun kollu gömleği dikmek istedi…
********************************
Yaşa semaver *** Ayakkabılarımızı değiştirelim semaver. Ayakkabılarım yüksek ökçeli, yeni alınmış, altın renklidir, semaver. Elbiselerimizi, ceketlerimizi değiştirelim. Ceketlerim bahar esintileri gibi çiçeklerle nakışlı, yağmur suyu gibi vücuduna yapışırlar. Dikkat et semaver. Esen bir esinti, uzatılan bir el varsa düğmeler düşerler, ayakların kesilir, parlayan iki göze, değen ele izin ver…gözlerimin nuruna yemin ediyorum semaver.
******************************
*** Cilveli kişi, nazını bırak bugün, kalbinin atışlarını bana bahşet, bahçedeki yasemin çiçeklerinin kokunu kokla, bahçenin alt tarafına in, nehrin göbeğinde gönlün ve dilinle yüz. Yeryüzü yatılı, yeryüzü cesareti kalmayan bir kadındır, şehvetini tenin altında sakla, bütün vücudun boyunca sarılı kalsın…gözlerinden çıkan kelebekler karnımı öpüyorlar…
***********************
Benim sırrım *** Ayrılışın kavramı korkudur, neden demeyeceğim ki, kalmak ayrı bir çiledir, çelik kabuğun dışında en geçilmez şey, dünyaya açılmış gözlerindir. Sır dolu nefeslerimi bulutların memelerinden emerim, duman koyunlarının sütünü içerim. Sanki hiçkimse alüminyum ceninden demir yumurtalar ortaya koyan nalburluk içinde var olmanın ne kadar zor bir şey olduğunu anlamaz ——————————-

Kosova-Çağdaş-Edebiyatı

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here